İngiltere’de kabul edilen “dijital varlıklar” yasası, kripto paraların yıllardır süren “hukuken ne sayılıyor?” tartışmasına son noktayı koydu. Artık Bitcoin, Ethereum ve benzeri kripto varlıklar; klasik anlamda kişisel mülk olarak tanınan bir dijital varlık kategorisine giriyor.
Bu değişiklik, sadece sembolik bir “kripto dostu” jest değil. Hukuk sisteminin kalbinde yer alan mülkiyet kavramını güncelleyerek, dijital çağın varlıklarını altın, hisse senedi veya mücevherle aynı çerçeve içinde ele almaya başlıyor. Bu da hem bireysel yatırımcılar hem de borsalar, saklama kuruluşları ve bankalar için oyunun kurallarını yeniden yazıyor.
Yeni Yasa Ne Getiriyor?
Yeni düzenlemenin özünde, İngiliz hukukunda yüzyıllardır geçerli olan basit bir ayrım güncelleniyor:
-
“Thing in possession” (fiilen sahip olunan fiziki mallar)
-
“Thing in action” (mahkeme yoluyla ileri sürülen alacak ve haklar)
Kripto varlıklar ne fiziksel bir nesne ne de klasik anlamda bir “alacak” olduğu için bu iki kategoriye tam oturmuyordu. Yeni yasa, dijital ve elektronik varlıklar için üçüncü bir kişisel mülk kategorisinin önünü açıyor ve şunu net biçimde söylüyor: “Bir şey, sadece bu iki klasik kategoriye girmediği için mülk sayılamaz.”
Bu cümle basit görünebilir ama pratikte devrim niteliğinde. Çünkü artık mahkemeler, kripto varlıklara ilişkin davalarda “Bu gerçekten mülk mü?” tartışmasına takılmak zorunda değil. Yasa, kriptonun mülk olabileceğini baştan kabul ediyor; hâkimler ise hangi dijital varlık türünün bu kategoriye girdiğini somut olaylar üzerinden şekillendirecek.
Kripto Yatırımcısına Somut Etkiler: Miras, İflas, Hırsızlık
Yasanın en görünür etkisi, bireysel kripto yatırımcılarının günlük hayatta karşılaşabileceği hukuki süreçlerde ortaya çıkacak. Artık dijital varlıklar:
-
Miras planlamasına açık biçimde dâhil edilebilecek,
-
Boşanma ve mal paylaşımı davalarında değerli bir varlık kalemi olarak listelenebilecek,
-
İflas ve konkordato süreçlerinde alacaklıların talep edebileceği varlıklar arasında sayılabilecek,
-
Hırsızlık ve dolandırıcılık durumlarında klasik mülkiyet hukuku araçlarıyla geri istenebilecek.
Örneğin, bir borsadan veya cüzdandan çalınan Bitcoin’ler, artık “havada uçuşan veriler” değil; mahkeme nezdinde korunması gereken mülk. Bu, tedbir kararlarından dondurma emirlerine, hatta üçüncü kişi borsalardaki varlıklara uzanan geniş bir yelpazede, mağdurların elini güçlendirecek.
Hukuki Belirsizlik Dönemi Kapanıyor
İngiliz mahkemeleri son yıllarda bazı kararlarla kripto varlıkları fiilen mülk gibi ele almaya başlamıştı. Ancak bu, üst mahkemeden gelmiş açık bir içtihat değil, daha çok “alt mahkeme pratikleri”ne dayanan parçalı bir yaklaşım olarak kalıyordu.
Yeni yasa:
-
“Kripto mülk sayılabilir mi?” sorusunu kökten temizliyor,
-
Yargının yıllardır fiilen uyguladığı yaklaşımı kanun düzeyine taşıyor,
-
Hukukun gelişimini tamamen durdurmak yerine, mahkemelere “üçüncü kategori”yi şekillendirme alanı bırakıyor.
Böylece hem günlük pratikte kullanılan çözümler korunuyor hem de bu alandaki her yeni davayla birlikte hukuki çerçevenin netleşmesi teşvik ediliyor.
Borsalar, Saklama Şirketleri Ve Bankalar İçin Yeni Dönem
Bu yasal netlik, sadece bireyler için değil; kripto borsaları, saklama (custody) şirketleri, fintech girişimleri ve bankalar için de kritik. Artık bu kurumlar:
-
Sözleşmelerini, “dijital mülk” statüsünü açıkça tanıyan maddelerle güncelleyebilecek,
-
Kurumsal müşteriler için kripto varlıkları teminat ve kolateral olarak kullanırken daha az hukuki risk üstlenecek,
-
Sigorta, saklama ve emanet sözleşmelerini klasik mülkiyet kurallarıyla uyumlu şekilde yapılandırabilecek.
Bu çerçeve, özellikle büyük kurumsal oyuncuların İngiltere’yi tercih etmesi için önemli bir adım. Zira kriptonun gri bölgede kaldığı ülkelerde, hem mahkeme süreçleri uzuyor hem de kurum içi risk komiteleri yatırım kararlarında “hukuki belirsizlik” uyarısı veriyor.
Londra’nın Hedefi: Kripto Ve Fintech İçin “Hukukun Başkenti” Olmak
İngiltere, son yıllarda kripto varlıklar ve dijital finans konusunda iki yönlü bir strateji izliyor:
Bir yandan kara para aklama ve dolandırıcılıkla mücadelede sert bir çizgi korunurken, diğer yandan hukuki netlik sağlayarak global sermayeyi ülkeye çekmek hedefleniyor.
Yeni mülkiyet yasası bu stratejinin önemli bir parçası:
-
Kripto şirketlerinin İngiltere’yi merkez ülke olarak seçmesini teşvik ediyor,
-
Hukuki belirsizliği azaltarak dava maliyetlerini düşürüyor,
-
İngiliz hukukunu, dijital varlık uyuşmazlıklarında tercih edilen yargı haline getirmeyi amaçlıyor.
Bu da uzun vadede; tahkim merkezlerinden hukuk bürolarına, danışmanlık şirketlerinden teknik saklama altyapılarına kadar geniş bir endüstride yeni gelir akışları anlamına geliyor.
Türkiye Ve Diğer Ülkeler İçin Ne İfade Ediyor?
Türkiye dahil pek çok ülkede kripto paralar fiilen alınıp satılırken, mülkiyet statüsü ve ayrıntılı hukuki çerçeve hâlâ tartışmalı. İngiltere’nin attığı bu adım, diğer hukuk sistemlerine de güçlü bir örnek oluşturacak.
Önümüzdeki dönemde:
-
Kriptoya mesafeli ülkelerin bile, en azından mülkiyet ve miras hukuku açısından adım atması beklenebilir,
-
Mahkemeler, İngiltere’deki bu düzenlemeyi “karşılaştırmalı hukuk” referansı olarak inceleyebilir,
-
Düzenleyiciler, yatırımcı koruması ile yenilikçilik arasındaki dengeyi sağlamak için benzer modelleri değerlendirebilir.
İngiltere’nin dijital mülkiyet adımı, kriptonun “gölge ekonomi” algısından çıkıp ana akım hukuk düzeninin parçası olma sürecinde kritik bir eşik olarak öne çıkıyor.












