Çin, dört yıl önce aldığı Bitcoin madenciliği yasağı kararını resmen sürdürüyor gibi görünse de sahadaki tablo çok farklı. Son veriler, ülkenin küresel Bitcoin hashrate’inin yaklaşık %14’ünü tek başına üreterek yeniden ilk üç madencilik merkezi arasına girdiğini gösteriyor. Bu geri dönüş, yalnızca ekonomik baskılarla açıklanamayacak kadar kapsamlı bir dönüşümün işareti. Ucuz elektrikli bölgelerde hızla büyüyen “gri madencilik” faaliyetleri, yeniden canlanan donanım yatırımları ve ABD’nin Bitmain’e yönelik ulusal güvenlik soruşturmasıyla birleşince, Bitcoin ağının güç haritası adeta yeniden çiziliyor.
Çin’in Hashrate Payı Nasıl %14’e Çıktı?
Çin’in küresel Bitcoin madenciliğinde yeniden güç kazanmasının temelinde, son bir yıl içinde hızla artan hashrate üretimi bulunuyor. Hashrate Index ve bölgesel analizler, ülkenin Ekim 2025 itibarıyla küresel ağın yaklaşık %14’ünü sağlayarak ABD ve Rusya’nın ardından üçüncü sıraya yerleştiğini ortaya koyuyor. 2021’de uygulanan yasakla neredeyse sıfıra indiği düşünülen bu payın kısa sürede bu seviyeye çıkması, sektörün ülkede “yok olmaktan” çok, yeraltına çekilip yeniden organize olduğunu gösteriyor.
Bu yükselişin en dikkat çekici yanı, hash gücündeki artışın merkezi birkaç bölgede yoğunlaşması. Özellikle Xinjiang ve çevresindeki enerji zengini bölgelerde, düşük maliyetli elektrik sayesinde madencilik faaliyetleri hem bireysel girişimcilerin hem de küçük ölçekli işletmecilerin ilgisini yeniden çekti. Bu bölgeler, resmi kısıtlamalara rağmen istikrarlı elektrik arzı ve altyapı yoğunluğu nedeniyle doğal bir madencilik ekosistemi oluşturmuş durumda.
Küresel verilerdeki ivmelenme, uzmanlara göre tamamen sürpriz değil. Zira Çin, yasak kararına rağmen donanım üretimi, lojistik ve operasyon bilgisi bakımından hâlâ dünyanın en güçlü madencilik merkezlerinden biri. Bu nedenle birçok analist, tabu haline gelen sektördeki büyümenin “gecikmiş bir geri dönüş” olduğunu ve 2026’ya doğru Çin’in payını daha da artırabileceğini öngörüyor.
Gri Bölge: Yasak Var Ama Madencilik Büyüyor
Çin’in Bitcoin madenciliğinde yeniden güç kazanmasının en kritik nedeni, sektörün resmi yasaklara rağmen “gri bir ekonomi alanında” hızla gelişmesi. Ülke genelinde kripto madenciliği hâlâ yasak statüsünde görünse de uygulamada durum oldukça farklı. Özellikle Xinjiang, İç Moğolistan ve Sichuan gibi enerji yoğun bölgelerde, düşük maliyetli elektrik ve atıl veri merkezi kapasitesi madenciler için doğal bir cazibe merkezi oluşturuyor.
Bu bölgelerde faaliyet gösteren işletmeler çoğu zaman kamuya açık görünmüyor; faaliyetler teknik danışmanlık şirketleri, veri işleme tesisleri veya güç optimizasyon merkezleri gibi farklı isimler altında yürütülüyor. Yetkililer ise çoğu durumda bu yapıyı görmezden geliyor. Çünkü yerel yönetimler için madencilik hem elektrik tüketimini sabitleyen hem de vergi dışı yan gelirler yaratan bir ekonomik nefes borusu niteliğinde.
Gri çizgide ilerleyen bu model, Çin’in madencilik yasağını kâğıt üzerinde korurken, sahada kontrollü bir tolerans yaratmasına imkân sağlıyor. Uzmanlara göre bu yapı hem enerji fazlasının kullanılmasını sağlıyor hem de büyük şebekelerde talep yönetimini kolaylaştırıyor. Ancak aynı zamanda ülkedeki madencilik faaliyetlerinin gerçek ölçeğini ölçmeyi zorlaştırıyor, çünkü resmi istatistiklerin büyük bölümü bu kayıt dışı operasyonları kapsamıyor.
Bu tablo, Çin’in resmi söylemiyle pratikte izlediği ekonomik strateji arasındaki farkı net biçimde ortaya koyuyor: Yasak sürüyor, ancak madencilik sahada hiç olmadığı kadar hareketli.
Donanım Cephesi: Canaan ve Bitmain’in Yeniden Yükselişi
Çin’deki madencilik faaliyetlerinin yeniden canlanması, ülkenin iki büyük donanım üreticisini de aynı doğrultuda yukarı taşıdı. Uzmanlara göre, Çin’in resmi yasakları uygulamada gevşetmesi, yerli üreticilerin hem iç pazarda hem de çevre ülkelere yapılan satışlarda kayda değer bir artış yaşamasını sağladı. Bu tablo en net biçimde Canaan ve Bitmain üzerinden okunuyor.
Canaan’ın son mali raporları, şirketin 2022’de toplam gelirinin yalnızca küçük bir kısmını oluşturan Çin içi satışların, 2025 itibarıyla gelirlerinin yarısını aşan bir paya dönüştüğünü gösteriyor. Bu artış, iç pazardaki talebin ne kadar hızlı geri döndüğüne dair güçlü bir sinyal niteliği taşıyor. Yeni nesil ASIC modellerine yönelik talep, özellikle düşük maliyetli bölgelerde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli madenciler tarafından körükleniyor.
Öte yandan Bitmain, yalnızca satış rakamlarıyla değil, jeopolitik etkisiyle de öne çıkıyor. Şirketin en popüler modelleri olan Antminer serisi, hem Çin’deki gri madencilik tesislerinin hem de komşu ülkelerdeki büyük çiftliklerin ilk tercihi olmaya devam ediyor. Ancak Bitmain’in rolü bununla sınırlı değil. ABD’nin şirketi, donanım güvenliği ve olası siber riskler nedeniyle mercek altına alması, Çin merkezli donanım üretiminin küresel Bitcoin ekosisteminde ne kadar belirleyici olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Canaan ve Bitmain’in eş zamanlı yükselişi, Çin’in yalnızca madencilik sahasında değil, Bitcoin donanım ekosisteminde de hâlâ en güçlü oyuncu olduğunu gösteriyor. Bu durum, ülkenin üretim kapasitesi ve teknik bilgi birikiminin, resmi politikaların çok ötesinde bir etki alanı yarattığını doğruluyor.
ABD’nin Ulusal Güvenlik Endişesi: Bitmain Soruşturması
Çin merkezli madencilik donanımı üreticisi Bitmain, son dönemde yalnızca Bitcoin ekosisteminin teknik ihtiyaçlarıyla değil, aynı zamanda ABD’nin ulusal güvenlik gündemiyle de anılıyor. Washington yönetimi, şirketin yaygın kullanılan Antminer cihazlarında olası gizli erişim riskleri ve kritik altyapıya yönelik tehdit ihtimali nedeniyle kapsamlı bir inceleme başlattı. “Operation Red Sunset” adı verilen bu süreç, ABD’nin kripto madenciliğini artık yalnızca ekonomik bir konu olarak değil, stratejik bir güvenlik meselesi olarak gördüğünü gösteriyor.
Soruşturmanın temel odak noktası, Antminer modellerinin ağ seviyesinde uzaktan kontrol edilebilir olup olmadığı, cihazların yazılım bileşenlerinde arka kapı niteliğinde kodların bulunup bulunmadığı ve büyük ölçekli madencilik çiftliklerinin elektrik şebekesi üzerinde oluşturabileceği riskler. Bu kapsamda bazı cihazların sökülerek detaylı incelemeye tabi tutulduğu, FCC tarafından el konulan donanımların hem donanım hem firmware düzeyinde test edildiği biliniyor.
ABD’nin bu adımı, yalnızca Bitmain’e yönelik bir soruşturma değil; aynı zamanda küresel Bitcoin madenciliğinin tedarik zincirine dair geniş kapsamlı bir değerlendirme. Zira Antminer cihazlarının ABD’deki büyük çiftliklerde yoğun şekilde kullanılıyor oluşu, olası bir güvenlik açığının ülke genelinde zincirleme etki yaratabileceği anlamına geliyor. Bu durum, kripto madenciliğini enerji politikası, siber güvenlik ve dış ilişkiler ekseninde yeniden konumlandırıyor.
Uzmanlar, ABD’nin Bitmain’e yönelik tutumunun gelecek dönemde diğer Çinli üreticilere de yansıyabileceğini ve küresel madencilik donanımı pazarında jeopolitik filtrelerin daha belirleyici hale geleceğini öngörüyor. Bu tablo, Bitcoin ağının teknik altyapısının bile artık büyük güç rekabetinin bir parçası olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Enerji ve İklim Boyutu: Çin’in Politik Tutarsızlığı
Çin’in Bitcoin madenciliğinde yeniden güç kazanması, yalnızca ekonomik ya da teknolojik faktörlerle açıklanabilecek bir durum değil. Asıl tartışma, ülkenin resmi politika söylemi ile sahadaki uygulama arasındaki belirgin tutarsızlıkta ortaya çıkıyor. 2021’de yürürlüğe giren yasak, karbon emisyonlarını azaltma hedefi ve enerji verimliliği gerekçeleriyle duyurulmuştu. Ancak bugün gelinen noktada, madencilik faaliyetlerinin büyüdüğü bölgelerin büyük çoğunluğu hâlâ fosil yakıt ağırlıklı üretim yapan enerji hatlarına dayanıyor.
Xinjiang ve İç Moğolistan gibi bölgelerde elektrik maliyetlerinin düşük kalması, madencilik tesislerini fiilen destekleyen en önemli unsur. Bu bölgeler, ülkenin ağır sanayi hatlarına bağlı olması nedeniyle enerji arzında istikrarlı bir profile sahip. Resmi politikaların tam tersine, yerel yöneticiler için Bitcoin madenciliği, çoğu zaman şebeke dengesini sağlayan, sabit tüketim yaratan ve bölgesel ekonomiye ek gelir kazandıran bir faaliyet olarak görülüyor. Bu nedenle yerel uygulamalar, merkezi hükümetin iklim hedefleriyle zaman zaman çatışıyor.
Madencilik faaliyetlerinin yeniden büyümesi, Çin’in küresel karbon hedeflerine bağlılığını da tartışmaya açıyor. Çünkü Bitcoin madenciliği, enerji yoğunluğu nedeniyle zaten uzun süredir çevre örgütlerinin radarında. Ülkenin resmî söylemini sürdürürken pratikte madencilik ekosistemini genişletmesi, pek çok analist tarafından “ekonomik önceliklerin çevresel kaygıların önüne geçtiği” bir tablo olarak değerlendiriliyor.
Bu ikili yaklaşım, Çin’in enerji politikalarının uzun vadede nasıl şekilleneceğine dair soru işaretleri doğuruyor. Bir yanda sürdürülebilirlik hedefleri vurgulanırken, diğer yanda Bitcoin madenciliği gibi yüksek tüketimli sektörlerin sessizce büyümesine izin verilmesi, ülkeyi hem uluslararası arenada hem de iç politikada çelişkili bir pozisyona sürüklüyor.
Karşılaştırmalı Arka Plan: Türkmenistan ve Yeni Regülasyon Dalgası
Çin’in gri madencilik modelinin tam karşısında, bölgede dikkat çeken farklı bir yaklaşım yükseliyor: Türkmenistan’ın açık, lisanslı ve şeffaf madencilik çerçevesi. Ülke, kısa süre önce kabul ettiği kapsamlı kripto yasasıyla Bitcoin madenciliğini ve kripto borsalarını tamamen resmî bir düzenleme çatısı altına aldı. Yeni sistem, madencilerden lisans talep ediyor, enerji kullanımını denetliyor ve kayıt dışı faaliyetleri doğrudan suç kapsamına alıyor. Bu model, üretimi kontrol ederek vergi tabanını genişletmeyi ve sektörün devlet gözetiminde büyümesini hedefliyor.
Bu yaklaşım, Çin’in mevcut pratiğiyle keskin bir tezat oluşturuyor. Türkmenistan, net kurallar belirleyip madenciliği “yasal” zeminde büyütürken, Çin aynı sektörü kısıtlayıcı fakat fiiliyatta toleranslı bir çerçevede yönetiyor. Bir anlamda, biri madenciliği resmileştirerek ekonomik fırsata dönüştürürken, diğeri örtük şekilde işleyen bir piyasayı ekonomik ihtiyaçları doğrultusunda kendiliğinden büyümeye bırakıyor. Bu fark, bölgedeki kripto politikalarının geleceğine dair önemli bir karşılaştırma alanı yaratıyor.
Küresel ölçekte bakıldığında ise tablo daha net: Bitcoin madenciliği artık yalnızca enerji maliyetiyle veya donanım kapasitesiyle açıklanan bir sektör olmaktan çıktı. Devletler, kendi politik önceliklerine göre bu alanı ya stratejik bir gelir kapısı ya da kontrollü bir risk yönetimi alanı olarak konumlandırıyor. Çin ve Türkmenistan örnekleri, bu iki uç yaklaşımın en görünür simgeleri haline geliyor.
Sonuç olarak, Çin’in Bitcoin madenciliğinde yeniden yükselişi, yalnızca bölgesel bir dönüşüm değil; aynı zamanda küresel kripto regülasyonlarının da ne kadar parçalı bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Bir tarafta açık lisans rejimleri yayılırken, diğer tarafta yasakların gölgesinde büyüyen gri ekonomiler hız kesmiyor. Bu ortamda Bitcoin ağının coğrafi dağılımı, önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla jeopolitik kararlar, enerji politikaları ve güvenlik stratejileri tarafından şekillenecek gibi görünüyor.













